Giriş Yap-Kayıt Ol
Bir Kelime Öğren
GESTALT |
Uzaktan Görü |
Pirokinesis |
Kelimeler
. | GESTALT |
. | Uzaktan Görü |
. | Pirokinesis |
. | Cadı Tahta |
. | Zombi |
Designed by: |
Ana Sayfa » Bilim Felsefesi
Bilim Felsefesi
Bilim Felsefesi/Bilim Adamları
Yazar:Sultan Tarlacı
Deneysel çağda, hayvan deneyleri bilincin her yönünü araştırmak için uygun değildi. İnsanlardaki araştırmalar öznel deneyimlere dayanıyordu. Bilincin deneysel olarak araştırılmasının, 1876’da psikolog Wilhelm Max Wundt (1832-1920) tarafından başlatıldığı söylenebilir. Wundtçu psikolojinin ana konusu tek kelimeyle BİLİNÇ’ti. Wundt “…bir gerçeğin araştırılmasındaki ilk adım bu gerçeği oluşturan unsurların tek tek tanımlanması olmak zorundadır” diyerek işe başlar. Bu yöntem aslında Gazali, sonradan Descartes’ın yöntemiydi: bütünü parçalara bölerek anlamak. Dolayısı ile bilincin elemanlarını aramak gerekiyordu. Wundt’un sistemi zihin (veya bilincin) kendi kendini düzenleyebilme yeteneği üzerinde yoğunlaştığından iradecilik olarak da adlandırıldı.
|
Bilim Felsefesi/Bilim Adamları
Yazar:Sultan Tarlacı
Bilimin tüm dalları tarihsel olarak iç içedir. Her ne kadar günümüzde çok alt birimlere ayrılsa da... Ruh-beden ve zihin-bilinç-beyin tarihi konusu uzun bir konu olarak ele alındı. “Ruh-beden/zihin-bilinç-beyin” tartışmaları tarihsel süreçte, dinbilim, felsefe, psikoloji, sinirbilimi, matematik ve fizik konusuyla sıkı ilişki içindedir. Dolayısıyla, bu konu aynı zamanda belirtilen bilim alanlarının da tarihidir. Değişik alanlardaki bilimsel gelişmelerin, kendilerinden çok uzak görünen bilimsel alanlar üzerine etki ederek, o alanlara yeni düşüncelerin ortaya çıkmasına nasıl sebep oldukları açık olarak görülecektir.
|
Bilim Felsefesi/Bilimin Anlamı
Yazar:Sultan Tarlacı
Ruh/beden hakkında felsefi tartışmaların önemli başlangıcı, 17. yüzyılda René Descartes’ın tartışmalarından ve onun şüpheciliğinden doğmuştur. Bu yüzyılın bakışı tam olarak, saat gibi işleyen mekanik bir evrendir. Descartes döneminde mekanik dünya görüşü, Tanrı’nın bir ihsanı olarak görülüyordu.[1] Newton’un dinamik felsefesinin tersine, Descartes’ınki mekanikti. Descartes felsefeye fizikötesiyle başlayarak bu konuda süregelen kalıpların dışına çıkmıştır. Ona göre, Platon ve Aristoteles’ten sonra gelenler, onların söylediğinden daha iyi şeyler aramadılar. Sadece ünlü felsefecilerin düşüncelerini izlemekle yetindiler. Ama Descartes’a göre Aristoteles’in yazılarının anlamı bozulmuş ve değiştirilmişti, hatta Aristoteles tekrar dünyaya gelecek olsa yazıların kendine ait olduğunu anlayamazdı. Bu nedenle yeni bir felsefe yaratmak gerekiyordu.[2]
|
Bilim Felsefesi/Bilim Adamları
Yazar:Sultan Tarlacı
Titchener (1867–1927), Wundt’un sadık bir takipçisi olmasına karşın, sistemi kökten değiştirdi ve yapısalcılık (structuralism) adı altında kendi yaklaşımını geliştirdi. Wundt’un yolundan giderek bilincin parçalarından ya da atomlarından bilincin kendisine ulaşmayı hedefledi. Titchener’e göre de, psikolojinin ana konusu bilinç deneyimleri ve yaşantılarıdır. Bilinci, belirli bir zamanda var olan yaşantılarımızın, deneyimlerimizin tamamı şeklinde tanımlamıştır. Zihni ise bizim ömrümüz boyunca biriken yaşantılarımızın toplamı olarak ele almıştır. Bilincin bir anda ortaya çıkan zihinsel süreçleri, zihnin ise bu süreçlerin tamamını kapsaması dışında, zihin ve bilinç birbirine benzerdir. Titchener’in iç gözlemi Wundt’unkinden tamamen farklıdır. Daha çok parçalar üzerine vurgu yaparken, hocası Wundt bütün üzerinde durmuştu.
|
Bilim Felsefesi/Bilimin Anlamı
Yazar:Sultan Tarlacı
Bu iki alan arasındaki ayrım ciddi bir sorundur, ama zor değildir. Bu durumlarda devreye ÖnBilim (ProtoScience) girer. ÖnBilim, SahteBilimden farklıdır. ÖnBilim, bazı durumlarda bilimsel yöntemlerle henüz test edilememiş teorileri ifade eder, fakat bu teori var olan bilimsel bilgi ile uyumludur. Uyumsuz olsa bile belli bir derecesi vardır ve dönemin bilimi ile tam olarak çatışmaz, yadsınamaz. Bugün için, dünya dışı yaşamın araştırılması (SETI), dünya dışı yaşamla ilişkiye geçilmesi (CETI) ve bu kitabın kapsamı (NöroKuantoloji) ÖnBilim kapsamındadır.
|
Bilim Felsefesi/Bilim Adamları
Yazar:Sultan Tarlacı
Daha sonraları, psikoloji alanında Davranışçılık ön plana çıktı. Bu hareketin kurucusu psikolog John Broadus Watson’du (1878-1958). 1913’te “Psycology as a Behaviorist Views It” adlı makalesini yayınlamasıyla Davranışçılığın tarihi başlar. Burada Watson, Wundt’un öne sürdüğü de dahil her türlü içebakışa (içgözlem) karşı olduğunu öne sürer. Psikolojiyi nesnel bir bilim düzeyine yükseltmek isteyen Watson, sınanması ve doğrulanması olanaksız, bilinç durumlarını inceleyen içebakışa tepki göstererek, DAVRANIŞı, bu bilimin inceleme konusu, GÖZLEMi de yöntemi olarak kabul eder.
|
Bilim Felsefesi/Bilim Adamları
Yazar:Sultan Tarlacı
Whitehead (1861-1947), olaylara ve nesnelere, algılara oranla öncelik tanıyarak doğa felsefesini kurmaya çalıştı. Amacı, algılar dünyası ile bilim dünyası arasında bir uzlaşma kurmaya yöneldi. Doğanın ikiye bölünmesini kabul etmiyordu. Ona göre doğa ancak kendi oluşu içinde kavranabilirdi. 1930’lardan sonra metafiziksel bir bakış açısı kazandı ve tarafsız, non-animist, birleşik-deneyselci (panexperientialist) bir tekçiliği savundu.
|
Bilim Felsefesi/Bilimin Anlamı
Yazar:Sultan Tarlacı
René Decartes “Yalnızca hayvanlar durmaksızın vücutlarını besleyecek besini bulmakla uğraşırlar, ...insanların, temel düşüncesi, ruhun gerçek besini olan bilgeliği aramak olmalıdır”[1] der. Bu bilgeliği arayan da biliminsanıdır. Biliminsanları, didinip duran işçi karınca gibidirler. Dev bir bilgi hazinesinin oluşmasına yardımcı olan birer hizmetkârdan başka bir şey değildirler. Tarihin belli bir döneminde oluşmuş stoktan alıp, buna biraz da kendilerininkini katarlar. Her biliminsanının çabası bilgi okyanusuna bir damla mürekkepli su katmak gibidir.
|
Bilim Felsefesi/Bilim Adamları
Yazar:Sultan Tarlacı
Gustav Fechner’e (1801–1887) ününü psikofizik üzerine yaptığı çalışmalar kazandırmıştır. Yaşamının son zamanlarında, büyüklük sanrıları ile Tanrının kendisini tüm gizemleri çözmek üzere seçtiğini iddia ettiyse de, bilime büyük katkıları oldu. Fechner, yaşamının önemli bir kısmını ruh-beden ikilisi ile ilgilenerek geçirdi. Ruh-bedenin temel olarak farklı yönleri olmasına rağmen, aslında aynı oldukları yargısına ulaştı. İkisi arasındaki açık fark, inceleme yollarından kaynaklanır.
|
Bilim Felsefesi/Bilim Adamları
Yazar:Sultan Tarlacı
Helmholtz (1821-1894) fizik ve fizyoloji alanlarında pek çok eser bırakmış bir araştırmacıdır. Çalışma arkadaşları arasında sinir biliminin diğer öncülerinden Emile du Bois-Reymond da vardı. Göz optiği üzerine yaptığı çalışmalarla oftalmoskopu keşfetti. Laboratuarında bir akımölçer geliştirdi. 1852’de ilk olarak bir kurbağa siyatik sinirinde, sinir iletisi hızını ölçtü ve bunu 83 metre/san olarak tespit etti. İnsan duyu sinirleri için yaptığı ölçümlerde de iletim hızını 50 ile 100 metre/san arasında ölçtü. O dönemde kabul edilen, düşünce ve hareketin eşzamanlı, sonsuz hızda olabileceği fikri sahneden silindi. Ardından 1860’ta Julius Bernstein, sinir iletisini aksiyon potansiyeli olarak adlandırdı ve sinir hücresi zarında kendiliğinden ilerleyen akım olduğunu öne sürdü.
|
Powered by AlphaContent 4.0.7 © 2008-2025 - All rights reserved