Giriş Yap-Kayıt Ol
Bir Kelime Öğren
GESTALT |
Uzaktan Görü |
Pirokinesis |
Kelimeler
. | GESTALT |
. | Uzaktan Görü |
. | Pirokinesis |
. | Cadı Tahta |
. | Zombi |
Designed by: |
Parapsikolojide Bilimsel Sorun Var Mı? |
Sultan Tarlacı tarafından yazıldı. | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Parapsikolojik araştırmalar klasik bilim insanlarınca acımasızca eleştirilmektedir. Diğer yandan kendilerini parapsikolojiye inanan ve araştırmalara da katılan birçok bilim insanından (Brian Josephson, Lord Rayleight, Joseph Thomson, Charles Richet, Henri Bergson, Santiago Cajal, Albert Einstein, Sigmund Freud…) daha akıllı da kabul ederler. Parapsikolojik olayları ciddiye alanlara kızar ve aşağılarlar. Araştırma yapanları da sahtekâr, yalancı, şansa dayalı sonuç bulma, gizli ipuçlarından yararlanma, yanılsama ve istatistiksel taraf tutma şeklinde suçlarlar. Dürüst olarak “bu konuda fikir beyan edecek bilgi sahibi değilim” de demezler. Parapsikolojik iddialar için sıra dışı kanıtlar ararlar ama sıra dışı kanıtın ne kadar sıra dışı olması gerektiğini ise söylemezler. Bu sansür sadece bireysel seviyede kalmaz, çoksatan (125 bin abonesi olan) Science gibi bilimsel dergiler bu tür yazıları yayınlamaya cesaret edemez veya bilerek yayınlamazlar. Dolayısı ile okuyanları da gizli sansürü bilmeden yaşarlar. Bir şeye inanmak saf bilgi temelli bir durum değildir. İnsanların neden paranormal şeylere inandıkları ile ilgili birçok araştırma yapılmıştır. Acaba kişiliklerinde, karakter ve mizaçlarında mı bir farklılık var mıdır diye uzun yıllardır sorgulamalar yapılmış. Örneğin, paranormal inançları olanlarda sinir ileticisi dopamin ve COMT geni ile ilgili özel genler tespit edilmiştir. Yani inanç sadece bir bilgi (elbette büyük oranda konu hakkında gerçek bilgiye ulaşma ile ilgilidir) meselesi değildir. Temelinde bir genetik eğilim olmalıdır. Yine önceden paranormal bir deneyim yaşamış olmak inanç olasılığını arttırmaktadır. Dindar olmak paranormale inanma eğilimini artırmaktadır. Önceden meditasyon, yoga yapmak, Jungian kişilik algısı, dışa dönüklük, hipnoz olabilirlik, rüyaları sık ve iyi hatırlama, kişilik sınırları ince olanlarda paranormal olaylara inanç konusunda eğilim tespit edilmiştir. Ancak bahsi geçen özelliklere bakıldığında bu özellikler tam bir neden olmaktan çok eşlenik özellikler olarak değerlendirilmelidirler. Yine pozitif şizotipi denen özelliklerinin kişide olması durumunda paranormal inanç olasılığı ciddi olarak artmaktadır. Şizotipi, bir akıl hastalığı olan şizofreniye eğilimi gösteren bir durumdur. Pozitif özellikleri yaratıcılık, entelektüel zenginlik, hipnoz olabilirlik ile ilişkilidir. Hipnoz olabilirliğin genetik bir eğilimi de muhtemelen vardır. Çünkü ikizler üzerinde yapılan çalışmada genetik özellikler tespit edilmiştir. Pozitif şizotipilerde okul başarısı üstün olan oranı %11 olmasına karşın normal toplumda bu oran %5 kadardır. Bütün bunların anlamı nedir? Bir şeye inanmak açısından bakıldığında, “inanıyorum veya inanmıyorum” dediğiniz de bu çıkarımınızın veya kararınızın basit bir sonuç olmadığını, sonucu belirleyen birçok faktörün olduğunu görmekteyiz. Dürüst olarak “bu konuda fikir beyan edecek bilgi sahibi değilim” de demezler. Parapsikolojik iddialar için sıra dışı kanıtlar ararlar ama sıra dışı kanıtın ne kadar sıra dışı olması gerektiğini ise söylemezler. Bu sansür sadece bireysel seviyede kalmaz, çoksatan (125 bin abonesi olan) Science gibi bilimsel dergiler bu tür yazıları yayınlamaya cesaret edemez veya bilerek yayınlamazlar. Dolayısı ile okuyanları da gizli sansürü bilmeden yaşarlar. Bir şeye inanmak saf bilgi temelli bir durum değildir. İnsanların neden paranormal şeylere inandıkları ile ilgili birçok araştırma yapılmıştır. Acaba kişiliklerinde, karakter ve mizaçlarında mı bir farklılık var mıdır diye uzun yıllardır sorgulamalar yapılmış. Örneğin, paranormal inançları olanlarda sinir ileticisi dopamin ve COMT geni ile ilgili özel genler tespit edilmiştir. Yani inanç sadece bir bilgi (elbette büyük oranda konu hakkında gerçek bilgiye ulaşma ile ilgilidir) meselesi değildir. Temelinde bir genetik eğilim olmalıdır. Yine önceden paranormal bir deneyim yaşamış olmak inanç olasılığını arttırmaktadır. Dindar olmak paranormale inanma eğilimini artırmaktadır. Önceden meditasyon, yoga yapmak, Jungian kişilik algısı, dışa dönüklük, hipnoz olabilirlik, rüyaları sık ve iyi hatırlama, kişilik sınırları ince olanlarda paranormal olaylara inanç konusunda eğilim tespit edilmiştir. Ancak bahsi geçen özelliklere bakıldığında bu özellikler tam bir neden olmaktan çok eşlenik özellikler olarak değerlendirilmelidirler. Yine pozitif şizotipi denen özelliklerinin kişide olması durumunda paranormal inanç olasılığı ciddi olarak artmaktadır. Şizotipi, bir akıl hastalığı olan şizofreniye eğilimi gösteren bir durumdur. Pozitif özellikleri yaratıcılık, entelektüel zenginlik, hipnoz olabilirlik ile ilişkilidir. Hipnoz olabilirliğin genetik bir eğilimi de muhtemelen vardır. Çünkü ikizler üzerinde yapılan çalışmada genetik özellikler tespit edilmiştir. Pozitif şizotipilerde okul başarısı üstün olan oranı %11 olmasına karşın normal toplumda bu oran %5 kadardır. Bütün bunların anlamı nedir? Bir şeye inanmak açısından bakıldığında, “inanıyorum veya inanmıyorum” dediğiniz de bu çıkarımınızın veya kararınızın basit bir sonuç olmadığını, sonucu belirleyen birçok faktörün olduğunu görmekteyiz. Hayatta en azından bir kez özel veya genel inançlarımızı sorgulamalı ve o inançlarımızı neyin üzerine inşa ettiğimizi kontrol etmeliyiz. Parapsikoloji konusu da buna dâhildir. Kendi inançlarınızdan şüphe duymanız iyidir ve kendinizi daha sağlam kişilik içinde bulmanızı da sağlar. Ancak sizin inançlarınızdan başkası şüphe ediyor ise o zaman sorun ortaya çıkmaktadır. Saygıdeğer şüpheci ile “şüpheci” farklı kişiliklerdir. Başkalarının inançlarına saldıran ve hatta onları inançları nedeniyle aptal yerine koyan şüpheciler vardır. Bu kişilik özelliğindekiler genele basit düşünürler. Her şey için tek bir açıklama ve bakış açısının var dolduğuna inanırlar. Belirsizlik ve karmaşıklığa tahammülleri azdır. Paranormal olaylar olsun, geleneksel inançlar söz konusu olsun bütün ilgileri popüler gazete haberleri kadar olmasına rağmen inançları eleştirmeleri akademik düzeydedir! Başkalarının inançları kendi akademik inançları ile çatıştığından orijinal bilgileri ve kaynakları okuma zahmetine gerek duymazlar. Beraberinde zarar göreceklerini düşündükleri sertleşmiş inançlarını korumaya çalışırlar. Buna bir örnek vermek gerekirse, parapsikolojik araştırmaları eleştiren bir şüpheci makalede sadece 10 sıradan kaynak eklerler. Kısaca bugünkü bilimin paradigma bekçileri vardır ve var olanın dışına çıkanlara verilecek yanıt hazırdır: deli, şarlatan, dinci, kafaları basmıyor… 1. Tekrar sorunu eleştirisi Bilimde bir olgu çeşitli araştırmalarda tekrar tekrar gösterilmedikçe doğrulanmış kabul edilmez. Dolayısıyla, parapsikolojiye yöneltilen en önemli eleştiri, başka araştırmacıların da ortaya koyabileceği önemli bir psi kanıtı bulunamamasıdır. Bu soruya yanıtı parapsikoloji, meta-analiz tekniğiyle vermiştir. Bu istatistik tekniği, belirli bir olguyla ilişkili birikmiş araştırmaları tek bir deney olarak, her araştırmayı ise tek bir gözlem olarak değerlendirir. Böylece, pozitif yönde sonuçlar sağlayan her bir araştırma göz ardı edilecek yerde, olgunun geçerliliğine ve güvenilirliğine katkıda bulunur. 1989 yılında Foundations of Physics dergisinde Dean Radin ve Roger Nelson’un kaleme aldıkları bir meta analizde, 1959-1987 arası yapılan 597 Psikokinezi (PK) deneyi değerlendirilmiş ve deneylerin bilimsel açıdan eksiksiz yapıldığı gösterilmiştir. Radin ve Nelson, ortalama büyüklüğü %0,02 olan bir PK etkisinin var olduğunu ve bunun olumsuz deneyler veya yetersiz deney tasarımı ile açıklanamayacağını öne sürmüşlerdir. Özellikle, Princeton deneylerinde, bütün deneklerden elde edilen sonuçlardan ulaşılan PK etkisinin, şans sonucu ortaya çıkma ihtimalinin milyonda bir olduğunu hesaplamışlardır. Günümüzde tekrar sorunu parapsikolojide yoktur ve çalışmalar çok kez tekrarlanmıştır ve bazı tekrarlar bilimin diğer alanlarından çok çok fazladır. Bunun yanında niyetlenme, önsezi konusunda yapılmış elektrofizyolojik çalışmalar, uzakatangörü ile de birçok tekrar yapılmış ve benzer pozitif sonuçlar alınmıştır. Zihin-zihin bağlantısı konusunda, 1974’den beri 6 metaanaliz yapılmıştır. Özetle sonuçları tablodadır.
*Etki Büyüklüğü=π=z√n, n=test oturumlarının sayısı. 4196 çalışmada 1323 hit= %31.5, şans beklentisi: %25, Etki büyüklüğü=0.135 (%95 GA: .10-.17). Rosenthal’in pi değerine göre ortalama şans oranı pi=0.50 beklentisindedir. Binominal olasılıklar z skorlarına çevrildi
2. Yetersiz denetimli araştırmalar eleştirisi Parapsikolojik araştırmalara yapılan ikinci eleştiri, deneylerin her zaman değilse de sıklıkla yetersiz denetim koşullarında yapılmasıdır. Yöntemsel yetersizlikler tüm bilimlerin en önemli sorunudur. Parapsikolojiye yöneltilen eleştiri, yetersiz bir biçimde denetlenen araştırmaların genellikle olumlu sonuçlar verdiği, ancak daha iyi denetim sağlanır sağlanmaz bu olumlu sonuçların ortadan kalktığıdır. Günümüzde yetersiz denetim eleştirisi anlamsızdır ve bazı sıkı kontrollü deneylerde daha iyi psi etkisi ortaya konduğu tespit edilmiştir. Parapsikoloji literatüründe birçok araştırmacı, günümüzde bu eleştiriyi alacağını bildiğinden çok daha sıkı denetlenmiş koşullarda araştırmalarını yapmaktadırlar. Günümüzde bu karşı çıkışın geçerliliği yoktur.
3. Dosyalama sorunu ve olumlu sonuçları yayınlama eleştirisi Yapılan deneylerde gerçek bir etki olmasa bile, rastlantısal olarak pozitif bir sonuç elde etme ihtimal dâhilindedir. Bu pozitif sonuç daha önemli ve ilgi çekici olacağından bilim dünyasına ulaştırılmak için yayımlanacaktır. Ancak, beklenen sonuçlar –psi olmadığına dair– elde edilmediğinde bunlar yayımlanmayacaktır. Dolayısıyla bu konuda araştırma yapan insanlar negatif sonuçlar veren araştırmalardan habersiz kalacaktır. Tüm bilim insanları pozitif araştırmaları yayımlamaya yönelik ciddi bir eğilim taşır. Bu, bilimin her alanında geçerlidir ve buna bilim dünyasında dosyalama sorunu denir. Bu sorunu çözmek gerçekten zordur. Çünkü “bilinmeyen”, dergilere yayımlanması için gönderilmeyen veya gönderildiği halde negatif sonuçları olduğundan yayımlanmayan araştırmaların ne kadarının dolaplarda dosyalar halinde yayınlanmadan bırakıldığını bilmek olanaksızdır. Bu durum kabaca şuna benzer, lotoda kazanacağını söyledikten sonra kazanan kişi basında öne çıkarılır. Benzer önsezilere kapılıp da kazanamayan binlerce kişinin durumu bilinmez ve bunlar dosyalarda kalır. Bütün bu eleştirilere karşın dosyalama sorunu parapsikoloji yayınlarını takip edenler için yoktur ve özellikle uluslararası parapsikoloji cemiyeti ve yayınlandığı sürekli dergide, sonuçları olumsuz çıkan çalışmaları mutlaka yayınlama yönünde karar almışlardır. Bunun yanında araştırmalardan çıkan pozitif sonuçları etkisiz hale getirmek için kaç olumsuz araştırmanın kaybolması veya yayınlanmaması konusunda da bilimsel istatistiksel araştırmalar yayınlanmıştır. Aşağıdaki tabloda bu araştırmalar örneklenmiştir. Buna göre 26 telepati deneyinden elde edilen “zihin zihin bağlantısı bir şekilde vardır” sonucunu olumsuz olarak “yoktur” yapmak için 423 araştırmanın sümen altı edilmesi veya yayınlanması gerekmektedir. Mekanik zar atma deneylerinde elde edilen niyetin etkisinin olmadığını ortaya koymak için ise bu sayı 17 bin yayınlanmamış makale gerektirmektedir ki bu kadar araştırmaya destek, fon ayrılması ve sonradan sonuçları olumsuz diye bilim camiası ile paylaşılmaması imkânsız gözükmektedir. Özetle parapsikoloji literatüründe günümüzde (hatta geçmişte) dosya dolabı sorunu yoktur.
|