Parapsikologlar Münevver için iz peşinde PDF Yazdır e-Posta
Star Gazetesi: Esra Cengiz tarafından yazıldı.   
Cumartesi, 16 Şubat 2013 21:51

Kamuoyunda büyük yankı uyandıran Münevver Karabulut cinayetinde katili bulmak için parapsikologlar da seferber oldu. Bu girişimi Sultan Tarlacı adındaki bir nörolog başlattı ve ABD’deki ünlü durugörü uzmanlarından araştırma için olumlu yanıtlar aldı. Tarlacı şimdi Türkiye’de bu tür yetenekleri olanları cinayet üzerinde yoğunlaşmaya çağırıyor. Mart ayından beri sadece medyada değil, insanların kendi arasında yaptığı sohbetlerde bile en çok Münevver Karabulut’un adı geçti. Evde, sokakta, kafede, kabul günlerinde bile herkes, 18 yaşındaki genç kızın vahşice katledilmesini konuşuyor. Emniyet birimleri gerekli çabayı gösterdiklerini açıklasa da başta baba Süreyya Karabulut olmak üzere kamuoyu kayıplara karışan katil zanlısı Cem G.’nin bir an evvel yakalanmasını bekliyor. Bu amaca hizmet etme iddiasıyla TV programlarından adli tıp uzmanlarının kişisel incelemelerine kadar birçok girişimde bulunuluyor. Geçen hafta Münevver’in katilini arayan gruplara bir yenisi daha eklendi. Artık Cem G.’yi sadece emniyet birimleri değil parapsikolojik yetenekleri olan kişiler de arayacak.



4 Mart’tan bu yana kızının katilinin bulunmasını bekleyen baba Süreyya Karabulut ‘Bir sonuç elde edilebilir mi bilmiyorum. Ama yine de insanların kızımın katilini bulmak için her yolu denemeleri biraz olsun beni rahatlatıyor’ diyor. Bu girişimi başlatan kişi ise uzmanlığı nöroloji olan bir doktor. Adı Sultan Tarlacı. Cinayeti uluslararası platforma taşıdı ve ABD’deki durugörü uzmanlarından araştırma için olumlu yanıtlar aldı. 2001’de çalışmalarıyla TÜBİTAK, 2003’te Sedat Simavi Sağlık Bilimleri ödülünü alan Tarlacı, kuantumbeyin.com adlı internet sitesinden de tüm uzaktangörü/durugörü psişik yetenekleri olduğuna inananlara açık çağrıda bulundu: ‘Münevver cinayeti ve katille ilgili bütün uzaktangörülerinizi anlatın.’

NÖROLOJİYİ BU YÜZDEN SEÇTİM
Halen özel bir hastanede, nöroloji uzmanı olarak çalışan ve uluslararası NeuroQuantology dergisinin editörlüğünü yapan Tarlacı, bir doktor olarak Türkiye’de bilim çevrelerinin şiddetle dışladığı parapsikolojiyle uğraşmasının nedenini şöyle anlatıyor: ‘Lisedeyken birçok parapsikolojik konuyla ve kuantum fiziği ile ilgilendim. Aynı ilgi yıllarca devam etti ve konuya en yakın olan sinir sistemi hastalıkları olduğu için nörolojiyi seçtim. Çünkü beyin ve sinir sistemi, mistisizmle bir aradaydı.’

BİLİMLE HİÇ ÇATIŞMIYOR
Dr. Tarlacı, Türkiye’de parapsikolojiyle ilgilenenlere falcı, üfürükçü ya da deli gözüyle bakıldığından şikayet ediyor: ‘Piyasada üfürükçü ve falcıların yaptığını da parapsikolojik olaylar içine sokuyorlar. Bu şekilde sanki parapsikoloji bilimin çöplüğü haline geliyor. Ama bizim Münevver için başlattığımız uzaktangörü ya da durugörü çalışmasının bunlarla ilgisi yok. Amerika’da, özellikle soğuk savaş yıllarında başlatılan ve 1995’te sonlandırılan STARGATE projesi var. Bu grup Rusya’nın, İran’ın ve Libya’nın gemi, denizaltı yapımlarını araştırmış ve 100 bin sayfaya yakın kayıt tutmuş. Bunlar içerisinde çok ciddi durugörü ya da uzaktangörüler var. Mesela Rusya’nın yaptığı denizaltıyı durugörü ile tespit ettiler ardından uydu fotoğrafları ile doğruladılar. Özellikle gizli örgütler, önceden bilmeyi çok araştırdı ve finanse etti. Bu kavramlar günümüz biliminin kuralları içinde ve bilimle, görelilikle ve kuantum fiziği ile çatışmaz.’

Bugüne kadar kendisini en çok şaşırtan parapsikolojik olaylarla ilgili de Tarlacı şunları söylüyor: ‘2003’te Saddam Hüseyin araması yapan, Stephan Schwartz başkanlığında bir Amerikalı uzantangörücü ekibi var. İçlerinden biri saklandığı binayı aynen çizmiş. Neredeyse değil, aynen çizmiş.’

Polis ve istihbarat örgütleri onlarla birlikte çalışıyor
Dr. Sultan Tarlacı durugörü ve uzaktangörü kavramlarını şöyle açıklıyor: ‘Görelilik ve kuantum kuramına göre gelecek-geçmiş ve şimdi aynı anda olabilir. Durugörü beş duyunun dışında, eşyaları, olayları ve düşünceleri algılama ve görme yeteneği olarak tanımlanıyor. Uzaktan görüde ise silik veriler algılanır ve güvenilirlikleri azdır, net değildirler, soluktur. Ancak, uzaklıktan ve zamandan bağımsızdırlar.’

Dünyadaki ünlü uzaktangörü/durugörü uzmanları arasında ilk sırada Ingo Swann var. Swann, Stanford Araştırma Enstitüsü’nde yapılan deneylerde, coğrafi durugörü yeteneğiyle deneyin yapıldığı yere uzak bölgelerin durumları hakkında bilgi verdi. Gerard Croiset ise birçok cinayet ve kayıp olayında Danimarka polisi ile çalıştı. Hatta katillerin isimlerini bile verdi.

Piramitlerdeki beyaz şapkalı adam kim?
Dr. Sultan Tarlacı’nın çağrısı üzerine birçok kişi Münevver’in katili için durugörü ya da uzaktangörülerini aktarmaya başladı. Tarlacı, cinayetin işlediği zamandan beri durugörülerini yazan ve ismini açıklamak istemeyen bir kadının notlarını şöyle anlattı:

‘4.3.2009’da başladı. PO-VH harfleri bariz görüldü. Müzikhol kapısı ya da duvarı gibi. Pek çok büyük harfle yazılmış tabela, vitrin gibi bir şeyler var. 31 Mart 2009’da esmer tenli bir kadın, başörtülü, saçları önden görülüyor çok yaşlı değil. Esmer uzun saçlı genç bir erkek pop şarkıcıları gibi sanki. 10 Nisan 2009 ‘Samandağı’ diye bir yazı.

Cem ve Münevver yan yana bir odada Cem’in kafasında kapüşonlu mavi gri renkte sweatshirt var. Cem’in görünüşü pısırık çelimsiz, gördüğüme inanamadığım bir katil tipi.

Tek başına konteynıra yaklaştı büyük bir zorlukla büyük bir paketi attı. Bu arada indiği arabanın şoför mahallinin yanında arabanın üstünden bakacak kadar uzun boylu birisi Cem’e bakıyordu. Elleri arabanın üstünde seyrediyordu. Mekan belli değil. Cem bir yere oturdu ve iki elini ağzına getirip ‘ohhhhhh’ diye bir hareket yaptı. Konteynırın hemen arkasında çok bariz sarı badanalı, 3 veya 4 katlı bir apartman var. (Hava güneşli)

Ayin kalabalığı görmedim
Cem ve Münevver, Cem’in evinde kahve içiyorlardı, çiçekli bir masa örtüsü. Sarı, kırmızı, yeşil renkli, minik mineli desenli. Kupalar ellerinde sohbet ediyorlardı. Münevver olduğunu tam görmediğim pardösülü bir kadın var. Karanlıkta villanın kapısında lamba yanıyordu. Bu pardösülü kadın ile Cem evden çıktı, evin bahçe tarafına yöneldiler. O arada duvara vuran deniz dalgaları görüntüye katıldı. Dalgaların hemen sağında çok büyük bir şilep gibi ya da gri renkli bir demir yığını bekliyordu.

Sanki Lara Plajı gibi, uzun bir kumsal, masmavi deniz.
Cem’in evinin kapılar dahil her yeri bembeyaz boyalı, girişten sonra sağ tarafta bir salon var. Tül perdeler çok ince değil, loş bir salon görüldü. Uzunca bir koridor ve oda kapıları vardı. (Polisten evin tarifini öğrenebilmek mümkün olsa keşke...) Münevver ve Cem ayakta, sonra Cem, Münevver’i iteledi. Münevver hızla koltuğa düştü. Sürekli koltuk değiştiriyorlar, kalkıp oturuyorlardı. Büyük bir kanepe duvara dayalı gibi. Başka bir koltuk karşısında. Eller kollar kalkıyordu, tek bir erkek gördüm ancak elinde bir şey vardı, sallıyordu ama bu boğuşmada aniden karartılar geliyordu, siyah renk alıyordu. Çok detaylı görülmüyordu. Cem dışında kimse yok. Ancak o simsiyah karartılar birden ekran kararırcasına geliyordu. Belki bu sebepten ayine benzer bir kalabalık görmedim.

Havaalanına ÇOK yakın
3.Haziran 2009, çarşamba saat 21.40. Güneşli Mısır piramitleri çölün ortasında uzaktan görülüyor. Çok sıcak. Burada dolaşan melon şapkalı bembeyaz giyinmiş bir erkek var. Çok uzaktan seçilemiyor, denizde yüzenler hatta sandalda sanki balık avlayan birisi var. Havaalanına yakın bir yer olmalı havada sık sık uçaklar görülüyor. Ama o kadar uzak görüntüler ki sadece benzetebiliyorum zira uçaklar çocuk oyuncağı, planör gibi.’


ESRA CENGİZ